YENİ BİÇEMiN DALGA BOYU
İbrahim Karaoğlu
Işıltılı, pürüzsüz tenleri
en ideal yüzleri çizdiği dönemde
grotesk resimler de yapmış Leonardo.
Sıra dışı, unutulmaz
suretler tutanağıymış
defterlerinin içi.
Portreleri, eskizleri, figürleri;
zamanın görsel hafızasıymış sanki.
Genç-yaşlı, çirkin-güzel,
kadın-erkek,
Floransalı, Romalı, Milanolu
suretler çizmiş durmadan.
Çok eski, sararmış bir Leonardo kitabından
en çok grotesk resimler kalmış belleğimde.
Acımakla gülmek arasındaki sarkacı
tuhaflığın orta yerinde durduran
ne çok resim yapmış meğer... .
Altın Ev'in tavanlarını
abartılı ve fantastik süslemelerle
öyle bir gerçekliğe dönüştürmüş ki Nero,
grotesk sözcüğüyle tanımlanmış bu durum.
Sonra da çok daha sanatsal bir söyleme dönüşmüş
grotesk.
ve sanat tarihinin her döneminde,
sanatçıların biçemlerinde,
izleklerine bulaşmış.
Her dönemde farklı anlamlar yüklenmiş;
alışılmadık, şaşırtıcı.
Kimi sanatçılarda
tutkulu bir biçeme dönüşmüş.

Bosch'un pek çok resminde
grotesk biçem ve imgeler etkinmiş.
Yaşadığı çağın belirsizliklerini,
korkularını, dünyevi zevklerini,
fantastic nesnelerle, yaratıklarla
grotesk bir şölene dönüştürmüş.

Antik biçimleri dönüştürerek,
şeylerin doğal düzenlerini
alt üst eden, Raffaello da benimsemiş groteski.

Ya, Pier Bruegel'e ne demeli?
Döneminin en groteskçilerindenmiş.
Grotesk bir atlasını çizmiş hayatın.

"Los Capriccios"u
grotesk bir manifestoya dönüştüren Goya da
amansız bir grotesk ustasıymış.
Cehaleti, korkuyu, şüpheyi
ve hırsı simgeleyen resimlerle
grotesk bir sanat evreni sunmuş.

Batıda bunlar yaşanırken,
Doğuda;
İpek Yolu'nun pagan törelerini,
mitlerini, söylencelerini
ve Asya'nın masalları gibi
yabanıl, büyülü
ve saray sanatının şaşalarından uzak
düşsel dünyasını
cinlerle, iblislerle
grotesk bir varsıllıkla
minyatürlerine kalan
bir Siyah Kalem vardır.
Edebiyatta da etkili olmuştur grotesk.
Montaigne; "Dostluk Üzerine" adlı yazısında,
kendi denemelerini;
"çok farklı parçaları,
kesin bir biçim olmaksızın bir araya getiren,
düzen ve oranı şansa bırakan,
grotesk ve acayip bedenler" olarak tanımlar.

Victor Hugo,
groteskin gerçeklikle bağını savunur.
Ve "grotesk bir nesnenin
estetik olarak yüce olabileceğini" belirtir.

Thomas Mann, bir denemesinde;
"yapay, yanlış, uyumsuz
ve gerçekliğe aykırı bir şey değil,
gerçekten daha hakiki,
uç noktada gerçek bir şey" olarak tanımlar groteski.

Edgar Alan Poe,
"Grotesk Öyküler" kitabını yazar.

Günümüze doğru yaklaştıkça,
bir başka usta çıkar karşımıza.
Kendisini, sanat dünyasına
groteskle Kabul ettirmiştir Francis Bacon.
II.Dünya Savaşı sonrasında
acımasızlıklarla yüklü ilişkileri,
savaşın ve sonrasının yarattığı
çarmıha gerilmiş düşleri,
deforme edilmiş figürlerle,
tenin ve canın acısını duyumsatarak
varoluşçu bir anlayışla sunmuştur sanatını.

Çağımızda dışavurumcu bir anlayışla,
grotesk imgelerle,
ironinin penceresinden
dünyaya yeniden bakarak,
yaratıcı düş güçlerini,
sıra dışı bir yansıtmayla sunan
ne çok sanatçı vardır.

Modern zamanın ruhunu,
biliçaltı süreçlerinden
en arkaik olana doğru bakarak,
yaşamı, karşıtların birliğiyle
yeniden sorgulayan pek çok sanatçı,
sanatın her alanında yönelmiştir groteske.

Yaşam, her gün yeniden biçimleniyor;
yeniden kırılıyor, çarpıtılıyor ve değişiyor.
Her kırılmayla başka şeyler parseleniyor hafızamıza.
Ve çoğalıyor içimizde yıkılanlar,
yabancılaşanlar çoğalıyor.
Böylesi bir süreçte sanat;
kendimizle ve yaşamla yüzleşmenin
kulvarlarında soluklanıyor.
Bu yüzleşmeyi,
yaşama ilişkin görsel okumalarını,
kendine özgü bir resim diline dönüştürerek
kendini biriktiren Onay Akbaş da,
grotesk imgeleri yetkince kullanan bir ressam.
Şeyleri, nesneleri, görüngüleri
kendi görme biçimleriyle
yabancılaştırarak varsıllaştıran sıra dışı bir ressam.
Yaratıcılığın zembereğini,
düş gücüyle kuran,
toplumsal yaşamın gelgitlerine karşı
kendi dalgasını yansıtan bir sanatçı.
Benzersiz, düşündürücü,
dokunaklı bir resmin peşinde Onay.

Hep araştırıcı bir ruhla
kendine ve resmine yolcu.
Alışılmış, klasik biçimleri
ve biçemleri reddederek,
yeni bir resimsel paradigm yaratarak
kendine özgü biçeminin sürekliliğini
yeni bir dalganın gerçekliğinde
yeniden boyutlandırıyor.
Son yapıtlarının içinden geçen dalga;
gerçeğin katmanlarının içinde,
değişerek kendi kalan bir varoluşu,
grotesk bir sorgulamayla sunuyor.