KİŞİSEL MİTOLOJİSİNİN RESİMLERİ
Daniel Doublier

Ressam Onay AKBAŞ'ı tanıyor musunuz? İnsanı fetheden tavırları, cin gibi gözleri, sakallı, kalender  
AKBAŞ'ı. Paris'te, halk ayaklanmasının simgesi Bastille'e uzak olmayan bir yerde yaşıyor ve çalışıyor. İşte,  
safran sarısı, cadmium turuncusu, cobalt mavisi, magenta kırmızısı, Verones yeşille ve başkaca binbir çeşit  
renklerden sırılsıklam olmuş fırçası ile renklere valsler yaptıran eşsiz bir sanatçı. Başkaca ne biliyorum?  
Atölye, gökyüzündeki kış aylarının pis grisini aralıyor. Dışarıda insana kafada bastıran, neşesiz, nemli  
boktan bir hava var. Fakat içeride, duvarlarda, insanı şaşkına çeviren renkli kıvılcımlarla etrafa dağılan  
infilaklar ve patlamalar görüyoruz. Bütün bunlara rağmen göz kaybolmuyor. Her tuvalde olağanüstü bir  
bütünlük var. Ne izlenimci ne de dekoratif hiçbir yanı olmayan bu resim, çocukluğunuzdan kaçıp  
kurtulmuş en duyarlı bölgelerinizi sarıp sarmalayarak sizi kalbinizden vurur. Kukla oynatıcıları var /  
Kelebek koleksiyoncuları / Gülüşen çocuklar, uzun burunlu köpekler / Bazıları uçuyor / Öfkeli çocuklar /  
Köşelere sıkışmış bulutlar ve dünyanın üzerine yuvarlanmış güneş var / Asık suratlar kandıran gülüşler /  
Sonra, orada olmaktan şaşırmış büyük çiçekler. Bütün bunlar, dışavurumcu, gerçekçi ya da klasik hiç bir  
yanı olmayan orijinal bir espas içinde üst üste binmiş, itişip kakışıyorlar. Daha çok anlatımcı, tamamen  
doldurulmuş bir espastır bu; sağlam, yıkılmaz bir plastik anlayışın ve yalnızca akılcılığın işlediği canlı bir ilgi  
ve ilişkiler ağının, yüzeyin, ince bir parçalanma örgüsü ile kaynaştırdığı, birbirine geçmiş ya da birbirini  
karşılayan çizgiler yardımı ile oluşan harikulade bir bestenin oluşturduğu bir espas. Hatta, bazen bu  
estetik mantık, şiddetli renkleri ile oluşturduğu tablolarına yapıştırdığı akademik desenlerin de olduğu  
gibi, (daha önceki yıllarda yaptığı) ressamın us'unu sık sık kurcalayan birbiri ile çelişen bir sürü elemanı bir  
araya getirmeyi başarıyor. Yolunda, kendi başına yürüyen sanatçısını sürekli takip eden öyle bir mantıktır  
ki bu; orada biçim ve rengin önemi sadece ve sadece boyasal heyecanların yoğunluğuna boyun eğer. Şu,  
tablonun alt tarafında bulunan figürün ölçüsüzce gerinmesi, bir başkasının eklemleri üzerine yığılmış bir  
kukla gibi el kol sallaması çok önemli değil, onların güçlü çizgileri ve gösterdikleri yönleri dahi tuvalin  
kendine özgü mimarisine katkıda bulunuyor. Ve kendimizi bize anlattığı, yaşam dolu, gürül gürül bir  
kaynak gibi kişisel mitolojisinden oluşturduğu filelerinin içersinde buluyoruz. O halde, eğer AKBAŞ'ın  
resmini henüz tanımıyorsanız mutlaka görmelisiniz. Ruhunuzu arındıracak kara, kapkara düşüncelerinizi  
kovacaktır. AKBAŞ'ın resmi melankolinin gerçek ilacıdır.